Başarı mı, başarısızlık mı; zafer mi, hezimet mi? Şimdilik ne olduğunu tam olarak anlayamadığımız bir halet-i ruhiye içerisindeyiz. Öyle ya, meşru müdafaa hakkımız olan güvenliğimizi sağlamak amacıyla...

Başarı mı, başarısızlık mı; zafer mi, hezimet mi? Şimdilik ne olduğunu tam olarak anlayamadığımız bir halet-i ruhiye içerisindeyiz. Öyle ya, meşru müdafaa hakkımız olan güvenliğimizi sağlamak amacıyla başlattığımız ve büyük bir başarıyla devam eden Barış Pınarı Harekatı’nı dokuzuncu günde 120 saatliğine durdurduk. Oysa amaç; güneyimizde Fırat’ın doğusunda yuvalanan terör örgütlerinden bölgeyi tamamen temizleyip sınırlarımızın ve dolayısıyla ülkemizin güvenliğini sağlamaktı. Akabinde ülkemize sığınmış olan 4 milyon civarındaki Suriyeli mültecilerin oluşturulacak güvenli bölgeye yerleştirilmeleri ve kendi vatanlarında yaşama kavuşturulmaları temin edilecekti. ABD heyetinin Ankara’ya gelip hükümetimiz ve Cumhurbaşkanımızla yaptıkları görüşmeler neticesinde bu harekatımız geçici olarak durduruldu. Böylece hedefimizi ve amacımızı gerçekleştirme teşebbüsümüz bir noktada engellendi. Bizim için asıl üzücü olan, ABD’nin PKK/PYD/YPG terör örgütleri adına bizimle pazarlık masasına oturmasıydı. Bilinen 5 bin yıllık tarihe sahip devletimizin terör örgütleriyle eş tutulması bizim için oldukça onur zedeleyici ve aşağılayıcı kabul edilemez bir durumdur. Bu ne uluslar arası hukukla, ne akılla, ne vicdanla, ne de müttefiklikle bağdaşmaz. Yapmamız gereken, bizi böyle basit görenlere gereken cevabı gecikmeksizin vermektir. Bunun yolu diplomasi mi dersiniz, BM mi dersiniz veya başka bir anlatım yolu mu dersiniz; ne derseniz deyin hemen olmalı. Daha fazla gecikmek onurumuzun daha fazla kırılması, inancımızın daha fazla zedelenmesi, ümitsizliğe daha fazla düşüp çaresizlik girdabına kapılmamız gibi psikolojik bir travmaya neden olacaktır. Bu yıkımdan, devletimizi temsilen karar alma yetkisinde olanlar ülkemizi ve necip milletimizi kurtarmalıdır. Geç kalmak; yıkımdır, hezimettir, kazanımları kaybetmektir ve en acısı mağlubiyettir; bunları hazmedemeyiz. Kendimize bu haksızlığı, büyük hatayı yapamayız. Gururumuz incinir, büyük yara alırız. Bu harekata toplum olarak öyle bir kilitlendik ki, açlığımızı, yoksulluğumuzu, sefaletimizi; art arda yapılan ve hayatımızı büyük geçim sıkıntısına sokan zamları unutuverdik. Nasıl ki sarhoşlar ayıktıklarında dertleriyle yüzleşirlerse, biz de artık gerçek gündemimize döneceğiz. Bu operasyon işsizliğin, geçim sıkıntısının, ekonomideki daralmanın, gelir adaletsizliğinin… üstünü örtemez. Yaşamakta olduğumuz ekonomik krizin nedeni olarak bu harekat gösterilemez. Bir an evvel gerçek gündeme dönmeli ve gerekli çözümler için neler yapılması gerekiyorsa yapılmalıdır. Milletin derdini anlamak ve o dertlere çözüm üretmek şart.Laflarla, hamasi nutuklarla ve algılarla olacaksa, ülkeyi ağzı iyi laf yapan herkes yönetir, ama öyle olmuyor!