Mevsim gereği soğuk algınlığı nedeniyle yazmaya biraz ara vereyim diye düşünürken ülkemizin çok zengin seyreden gündeminden sıyrılmak mümkün olmadığı için kendime tanıdığım dinlenme hakkımdan feragat...

Mevsim gereği soğuk algınlığı nedeniyle yazmaya biraz ara vereyim diye düşünürken ülkemizin çok zengin seyreden gündeminden sıyrılmak mümkün olmadığı için kendime tanıdığım dinlenme hakkımdan feragat etmek mecburiyetinde kaldım. Çok iyi biliyorum ki, ara vermek gündemden uzaklaşmak ve gerçek gündemin gerisinde kalmak demektir. Yaşanmakta olan olaylar, gerçek gündemin arka planda kalması ve halkın siyasetçilerden beklentilerinin gündem dışına çıkarılması gibi bir algının toplum hafızasına işlenmesi amacına hizmet etmektedir. Elbette ki toplumun, Amerika’nın ikiyüzlülüğüne, Yunanistan’ın işgal ettiği Ege’deki adalarımıza ilgisiz ve sessiz kalması mümkün değildir. Özellikle Güney illerimizde demografik yapının değişmesine vesile olan Suriyeli mültecilere tanınan imkanlara, onlara yapılan harcamalara,  gösterilen hak etmedikleri ilgiye tepki duyulmaması imkansızdır. Hak etmedikleri dememden yanlış bir düşünce hasıl olmasın; ırkçılık yaptığım düşünülmesin. Bana göre kendi vatanı için mücadele etmeyenler, bu tür korumacılığı hak etmiyorlar. Vatan, uğrunda mücadele edilmesi gereken kutsal bir mekandır. Vatan, namustur. Bunun bilincinde olmayanları korumak, halkının nimetlerini anlamsızca başkasına sunmaktır. Bu sıklet bu yükü çekmez. Gerçek gündemimiz; artan hayat pahalılığı, günden güne ağırlaşan geçim şartları, emeklilerin yaşamakta olduğu güçlükler, kredi kartı ve kredi borçları, EYT’liler, öğretmenlere söz verildiği halde gündeme alınmayan 3600 ek gösterge, sendikal haklar… Elbette Suriye, Irak, terör, iç ve dış güvenlik gibi konular da gündem dışı konular değildir. Bahsettiğim konuların basın ve medyamızda farklı düşünen uzmanlar tarafından tartışılması çare olacak ve çözüm üretilmesine hizmet edecektir. Oysa ekranlarda gördüklerimiz tam aksi bir durum. Hep aynı yüzler, aynı düşünceleri temcit pilavı gibi tekrar edip duruyorlar. Bu durum, halka hizmet etmenin ötesinde iktidar nimetlerinden istifade etme amacına yöneliktir. Deprem konusu bile sürekli ekranlarda yer alan hukukçularla konuşuluyor ve tartışılıyorsa başka bir kanaate varmak imkansızlaşıyor. Öyle ya; Ergenekon, Balyoz gibi konularda uzman bunlar; 15 Temmuz konusunda uzman bunlar; iç ve dış politikada uzman bunlar; anarşi ve terör konusunda uzman bunlar; yerel yönetim konusunda uzman bunlar… Böyle olunca doğal olarak deprem konusunu da bunlarla konuşmak bir mecburiyet olarak ortaya çıkmaktadır! Öyle ya böylesi dehalar varken başka uzman aramaya ne gerek var! Bunlarsız bir program ne kadar inandırıcı olabilir ki! Cılız kalır, hem de çok cılız kalır; ikna edici olamaz! Kendinize gelin beyler! Kendinize saygı duymuyorsanız bu necip millete saygı duyun. Bu milletin sorunlarına ve sorunlarının çözümüne katkı sağlayın. Şahsi menfaatleriniz için haktan hakikatten uzaklaşmayın. Unutmayın ki, sorunlarını önemsemediğiniz bu milletin bir bireyisiniz. Eğer unutkanlığınız kronik bir hal alarak devam ederse bu milletin sizi unutması da kaçınılmazdır. Kendinize gelin; siz siz olun; bunu asla unutmayın.