Salı günü Silivri açıklarındaki 4.6’lık sarsıntının ardından dün (26 EYLÜL 2019) de 5.8’le İstanbul yeniden sarsıldı. Yaşanan deprem büyük panik yarattı. İnsanlar sokağa döküldü; evlerine, iş yerlerin...

Salı günü Silivri açıklarındaki 4.6’lık sarsıntının ardından dün (26 EYLÜL 2019) de 5.8’le İstanbul yeniden sarsıldı. Yaşanan deprem büyük panik yarattı. İnsanlar sokağa döküldü; evlerine, iş yerlerine giremediler. Tedbir olarak hastaneler ve okullar boşaltıldı. 1999 depreminde yaşanan travma yeniden yaşandı. Korku, panik, kaygı, şüphe, karamsarlık gibi duygular birbirine karıştı. Kabus, kara bulut gibi üzerimize çöktü. Zor hem de çok zor bir durum. 17 Ağustos 1999’da tüm Marmara Bölgesi’ni sallayan ve yurdumuzun İç Anadolu Bölgesi’ni de etkileyen 7.4 büyüklüğündeki depremin ardından 12 Kasım 1999’da meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki Düzce depremlerinin yarattığı kayıplar ve yıkımlar hala hafızalarımızdan silinmedi. Bu tarihlerden sonra konu uzmanlar tarafından enine boyuna ele alınıp işlendi; gerekli bilgiler kamuoyuna sunuldu, alınması gerekli önlemler belirlendi. O acı ve göz yaşı dolu yıllar her yıl anma programlarıyla hafızalarımızda diriliğini muhafaza etti. Acı, yüreğimizin derinliklerindeki yerini hiç terk etmedi. Peki, alınması gereken önlemler alındı mı? Her an beklediğimiz deprem için yapmamız gerekenlerin ne kadarını yaptık? Son yaşadığımız deprem neticesinde konu ülkemiz gündemindeki yerini ancak alabildi. Böyle mi olmalıydı? Dilimizden düşürmediğimiz millet sevgisi ne oldu? Seçimden seçime mi bu sevgi depreşecek? Ne zaman gerçek manasında kullanılacak? Hep olayların ardından mı alınması gereken önlemleri tartışacağız? Neden zamanında yapılması gerekenleri yapamıyoruz? Geçmişte verdiğimiz sözleri hatırlayıp ne zaman hayata geçireceğiz? Yoksa, her zaman olduğu gibi birbirimizi suçlamaya devam etme alışkanlığımızı sürdürmeyi bir çözüm olarak mı kabulleneceğiz? Yaşadığımız son depremin ardından bu sorulara samimiyetle cevap verilmesi lazım. Siyaset, her zaman olduğu gibi birbirini suçlamaya, eleştirmeye, karalamaya ara vermeden devam ediyor. Her şeyden önce 1999 depreminden sonra belirlenen “Toplanma Alanları” ne oldu? 2850 toplanma alanı  nereler? Bu yerler kamuoyuna duyuruldu mu? Vatandaşın bu alanları bilme hakkı var. Bir deprem anında vatandaşın bu alanları can güvenliği için kullanması lazım. Siyaset kurumumuz ilk tedbir olarak bu hizmeti sunmakla mükelleftir. Tartışmalar, sadece sorumluluğu başkasına yıkmak hesabı taşımamalıdır. Bu görevden hiçbir şekilde kaçamazsınız. Bu, sizlerin boyun borcudur. Gereksiz tartışmalarla milletin bozulmuş olan moralini daha fazla bozmayın lütfen. İşinize odaklanınız, hizmet üretiniz; lüzumsuz kavgaları terk ediniz. Millet sizlerden bunu bekliyor. Çözüm üretin. Çözüm üretemeyenler sorunun bir parçası olurlar, unutmayın. Tartışmalar zamansız ve yersiz. Açıklamalar hiç ikna edici ve inandırıcı değil. Siyaset, halka hizmet yapma ve üretme müessesesidir. Halkın oylarıyla seçildiğiniz bu kurumda sizden beklenilen hizmeti vermeyi amaçlayın, kavgayı değil.