Ülkemizin asıl gündemi ekonomi. Her ne kadar suni gündemlerle dikkatlerimiz başka noktalara çekilmek istense de günden güne ağırlaşan ve çekilmez hale gelen hayat şartlarının omuzlara yüklediği taşınm...

Ülkemizin asıl gündemi ekonomi. Her ne kadar suni gündemlerle dikkatlerimiz başka noktalara çekilmek istense de günden güne ağırlaşan ve çekilmez hale gelen hayat şartlarının omuzlara yüklediği taşınmaz yük bu yapmacık gündemlerle bile ciddiyetini muhafaza ediyor. Çünkü, dar gelirliler, emekliler ve çalışanlar zor durumda. Her geçen gün sorunları daha da büyüyor.  Böyle devam ederse sorunların çözümü için beklenilen ışık tünelin ucunda gözükmüyor. Çözüm; büyüme, yatırım ve istihdamın sağlanmasında. Her ne kadar düşük gösterilmiş olsa da vatandaşa yansıyan enflasyon istikrarı bozmaktadır. Arz-talep dengesinin düzeltilmesiyle enflasyon düşer. Böylece sağlanacak reel büyüme toplam arzı etkileyecektir. Talep de; arzın artmasıyla büyüme, istihdam ve yatırımı artıracaktır. Fert başına büyümeyi sağlamak için kronikleşen işsizliğin çözülmesi gerekir. 4 Milyon Suriyeliyi de ilave ettiğimizde ülkemizdeki işsizlik oranı oldukça yüksektir. Bu sorunun çözülmesi için büyümenin her yıl yüzde 5’in üzerinde gerçekleşmesi gerekmektedir. Bugünkü şartlarda bu büyümenin gerçekleştirilmesi oldukça zor görünüyor. İthalata dayalı üretimin  ve ithal ara malı girdisinin azaltılmasıyla bu hedefe adım adım yaklaşmak mümkün. Yerli ara malı dövize bağımlılığı ve döviz çıktısını düşüreceği için sağlıklı bir kur yapısını da sağlayacaktır. Bu durumda TL. arzu ettiğimiz değerliliğe kavuşacaktır. Bunların yanı sıra yabancı sermayenin girişinin temini ve yabancı yatırımcının ülkemizi tercihi yatırım, istihdam ve büyümenin kalıcı olarak gerçekleşmesini sağlayacaktır. Tabii ki, tüm bunların olabilmesi için daha önce de belirttiğimiz gibi “ zihniyet reformunu” gerçekleştirmemiz gerekmektedir. Bunda da amil faktör; bilgi, birikim ve liyakattir. Bugün bu kavramların çok uzağındayız. Daha fazla geç kalmadan bu hakikati kavrayıp çözüm üretmek zorundayız. Alınan dış borçlar, tüketimi teşvik yerine üretime yatırılmalı, ekonomi dışa bağımlılıktan kurtarılmalıdır. Ancak bu sayede reel bir büyüme temin edilebilir. İşçinin, memurun, emeklinin ve tüm dar gelirlilerin sorunlarının çözülmesi ve rahat bir yaşama kavuşturulması bu sayede hayal olmaktan çıkacak, kaybolan güven yeniden sağlanacak ve yaşanan çelişkiler ortadan kalkacaktır. Memuru temsilen hükümetle pazarlık masasına oturma yetkisi olan konfederasyonuna bağlı sağlık sendikasının başkanı ve yöneticilerinin kendi maaşlarına yüzde 85’e varan zam yapmaları yaşanan çelişkinin başka bir örneği. Çünkü, Ağustos ayında emeklilere, çalışanlara ve dar gelirlilere 2020 yılı için yüzde 4+4, 2021 yılı için de yüzde 3+3 artış reva görülmüştür. Sadaka deyin, çerez parası deyin, komedi deyin, nasıl adlandırırsanız adlandırın; bu, hangi ekonomik gerçekle örtüşmektedir? Bu hakikatler ortada iken ısmarlama olarak düşük gösterilen enflasyon rakamı tam bir kandırmaca ve istikrarsızlık örneğidir. İcraatlar, vatandaşa rahat bir nefes aldırmaya yönelik olmazsa hiçbir ikna edici anlam taşımayacaktır. İstikrarsızlık, istikrar olarak gösterilmesin; bu aymazlıktan kurtulup bir an evvel hakikate dönmek şarttır.