İş Kanunu kapsamında alınmış olan iş güvencesi haksız işten çıkarılan çalışanların mahkemeye durumlarını götürmelerini ve işe iade haklarını koruma altına almaktadır. Bu bakımdan işveren temsilcisi olan yöneticilerin ise iş güvencesinden yararlanma hakları yoktur.

İş Güvencesinin Tanımlandığı Durumlar

İlgili İş Kanunu kapsamında iş güvencesi, çalışanın işten çıkarılması ya da başka sorunlar yaşaması kapsamında mahkeme kararı ile işe iade hakkını oluşturmaktadır. İşveren temsilcisi konumunda bulunan yöneticiler bu bakımdan iş güvencesi hükümlerinden faydalanamamaktadır. Uygulama söz konusu olduğunda hangi yöneticilerin iş güvencesinden yararlanıp yararlanamayacakları da bazı durumlarda sorun yaratabilmektedir. Bu durumda, 4857 sayılı kanuna bakıldığında, 30 ya da daha fazla işçi çalıştıran iş yerlerinde en az 6 aylık kıdeme sahip olan işçiler iş güvencesinden yararlanabilmektedirler. İşveren bu çalışanların iş sözleşmelerini feshederken, çalışanın yeterliliğinden ya da davranışlarından veya işletmenin, işyerinin ya da işin gereksinimlerinden kaynaklı olan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. Söz konusu iş yerlerinde iş sözleşmesi feshedilmiş çalışanlar böylece işe iade davası açabilmektedir. Mahkemenin işe iade kararı vermesine karşılık çalışanı işe almamakta direten işveren ise boşta geçirilen 4 aylık ücrete ek olarak 8 aylık ücrete varacak işe başlatmama tazminatı vermek durumundadır. Kanunda bu bakımdan işletmenin tümünü sevk ve idare ve çalışanı işe alma ya da işten çıkarma yetkisi bulunmakta olan işveren vekiller ise iş güvencesinden yararlanamamaktadır. Fakat uygulama kapsamında bazı durumlarda kimlerin işveren vekili olarak kabul edildiği anlaşmazlık yaratabiliyor.

İşveren Vekili Statüsü Nasıl Belirlenir?

İşveren vekili statüsü belirlemek için Yargıtay kararlarına bakmak yararlı olacaktır. 10754 sayılı karar kapsamında emsal bir karar bulunuyor. İlgili olayda, bir firmada satış pazarlama genel müdür yardımcısı olarak çalışmakta olan bir kişinin iş sözleşmesi feshedildi. Gerekçe olarak da şirketin yeniden yapılandırmaya gidildiği ve kendisinin görev alacağı bir pozisyon kalmadı belirtildi. Kişi ise görevden alındığı pozisyon hâlâ devam etmekte olduğunu belirterek işe iadesini talep etti. Yerel mahkeme bu talebi kabul etti. İşverenin mahkemeye sunmuş olduğu belgelere göre ise davacı yönetici olan kişi işvereni temsil etme yetkisine sahip. Mahkeme ise kişinin imza atma yetkisinin sınırlı olduğuna ve işyerinin tamamını sevk ve idare edecek konumda olmamasından ötürü için işveren vekili sayılmayacağına, bu açıdan sevk ve idare edici konumda olmadığı için de işveren vekili sayılmayacağına, bu bakımdan da iş güvencesi hükümlerinden yararlanacağına karar kıldı. Fakat temyiz üzerine dosyayı incelemiş olan Yargıtay bu konuda emsal bir karar verdi. İş güvencesinden faydalanamayacak işveren vekillerinin öncelikle işletmenin tümünü sevk eden vekiller ile yardımcıları olduklarına dikkat çekildi. Kararda, işletmenin tümünü yönetmekte olan genel müdürler ve yardımcılarının iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaklarına hüküm kılındı.

Temsil Yetkisi Önemli

Fakat karar kapsamında işyerinde genel müdür ya da genel müdür yardımcısı olarak unvanın kullanılmasının başlı başına iş güvencesi kapsamı dışında kalması sonucunun doğmadığına, önemli olan noktanın kendisine temsil yetkisi verilip verilmeyeceğine ve işletmenin tümünü yönetip yönetilmeyeceğine bakılması gerektiğine dikkat çekildi. Bu bakımdan görev tanımı ve konumuna bakılarak karar verilmesi gerektiğine dikkat çekilmiş kararda, işletmenin değil, tüm işyerini yöneten ve çalışanı işe alma ve işten çıkarma yetkisi olan işveren vekillerinin esas olarak iş güvencesinden yararlanamayacakları ifade edildi. Bu bakımdan ilgili karar kapsamında işe alma ve işten çıkarma yetkisi olan kimseler işveren vekili olarak kabul edilmektedir. İşe alma ya da işten çıkarma yetkisi olmayan yardımcılar ya da unvana sahip kimseler iş güvencesinden yararlanabilmektedir.
Editör: TE Bilisim