Ülkemiz gündemini meşgul eden tartışmaların başında hukuk, adalet, liyakat ve israf gelmektedir. Aslında bu kavramların her biri başlı başına incelenmesi gereken bir konudur. Bu genel başlıkların her...

Ülkemiz gündemini meşgul eden tartışmaların başında hukuk, adalet, liyakat ve israf gelmektedir. Aslında bu kavramların her biri başlı başına incelenmesi gereken bir konudur. Bu genel başlıkların her birinin birkaç alt başlık altında ele alınması somut sonuçlara ulaşmak için ciddi ve uzun soluklu bir çalışma yapmayı gerektirmektedir. Çünkü, bu kavramların genel anlam taşıdığı bilimsel bir hakikat. Günümüzde yaşadıklarımızdan ve gözlemlerimizden hareketle bu hususlardaki görüşlerimizi paylaşalım. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde hukuk herkese eşit uygulanır. Bundan dolayı da insanların adalet konusunda hiçbir kuşkuları yoktur. Aslında bizde de öyleydi ama son yıllarda en fazla tartışılan konulardan biri adalet ve hukuk. Adaletin tecelli etmediği, hukukun tarafsızlığının yok olduğu ve eşit uygulanmadığı tartışmaları gündemin öncelikli maddelerini olma özelliğini muhafaza ediyor. Yani, hukukun üstünlüğü mü, üstünlerin hukuku mu görüşüne verilen cevap, genellikle üstünlerin hukuku şeklinde yorumlanıyor. Hal böyle olunca hukuk ve onun uygulaması sonucunda ortaya çıkan sonuç güvensizliği ortaya çıkarıyor. Oysa “ Adaletin kestiği parmak acımaz.” düşüncesine sahip bir toplumduk. Maalesef bu düşünce bugün yara almış durumda. Bu negatif durumun rotadan kaldırılması için Adalet Bakanlığımız hukukçuları, akademisyenleri, baroları, sosyologları, psikologları toplayarak düzenleyeceği bir “Hukuk Şurasında” masaya yatırarak konuyu enine boyuna ele alıp çıkacak sonuçlara göre gerekli uygulamaları hayata geçirmelidir. Böylece bugünkü tartışmaların ve güvensizliğin azalması ve zamanla ortadan kalkmasının ilk adımı atılmış olur. Böylece, Adalet= Hukuk, Hukuk= Adalet denklemi herkesçe kabul görür. Tabii ki hukukun tecellisiyle adaletin tesis edilmesi liyakatin uygulanışı hususundaki endişeleri de ortadan kaldıracaktır. Adama göre iş anlayışı ortadan kalkıp işe göre adam anlayışı sosyal hayatımızdaki yerini alacak ve duyulan kuşkular yerini yavaş yavaş toplumsal güvene bırakacaktır. Böylece arzu ettiğimiz sosyal barış ve sosyal huzur sağlanmış olacaktır. İnsanları ayrıştırma ve ötekileştirme son bulup zamanın çöplüğüne atılarak bir kabus gibi üzerimize çöreklenen kara bulutlar dağılacaktır. İhtiyaç olmayan varlıkların elde edilmesi - gereksiz araç alımı, siyasi kazanç amacıyla işçi alımı, kişilere özel araç tahsisleri, çıkar sağlamak amaçlı kiralamalar vb.- bir israftır. İsraf dinimizce büyük günahlardandır. Çünkü hak edilmeyeni elde etmek; başkasının hakkını gasp etmek, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemekle eşdeğerdir. Samimi inanç sahibi insanlar için bu konu ayrı bir hassasiyet gerektirir. Bu hassasiyete sahip olmayan şahısların inandırıcılığı ve samimiyeti sorgulanır. Yanlış algılarla toplum ne kadar uyutulabilir ki? Her konuda şeffaflık, doğruluk, dürüstlük ve adil olma şiarımız olmalıdır.”Yağma Hasan’ın böreği” anlayışı toplumsal vicdanımızı kanatan bir deyim olarak siyasi literatürümüzden silinmelidir. Bu, otak bir sorun ve ortak akılla çözülmelidir. Geleceği kazanmak;  gerçek adaleti tesis etmek, hukuku egemen kılmak, liyakata önem vermek ve sosyal bir problem olan israfı önlemekle mümkündür.