Akşam haberlerini izlemek, günlük gazeteleri okumak artık zul olmaya başladı. Bir ay içerisinde doğalgaza yapılan yüzde otuz zam ve ardından elektriğe gelen yüzde on beş zam geçim konusunda zorluk çek...

Akşam haberlerini izlemek, günlük gazeteleri okumak artık zul olmaya başladı. Bir ay içerisinde doğalgaza yapılan yüzde otuz zam ve ardından elektriğe gelen yüzde on beş zam geçim konusunda zorluk çeken dar gelirli vatandaşlardaki karamsarlığın tavan yapmasına neden oldu. Seçim öncesi verilen sözlerin tam aksi icraat siyasete duyulan güveni dibe vurdurdu. Bordro mahkümlarının ve emeklilerin sorunlarının çözümsüzlüğe terk edilmesi bir kader oldu artık. Bu maküs talihi bu millet nasıl yenecek? Bu badireyi nasıl atlatıp hak ettiği insanca yaşamaya kavuşacak? Ekonomimiz ile ilgili açıklanan programlar ikna edici olmadığı gibi hiç de iç açıcı değil. Daha önce belirlenen hedeflerin tutturulmaması bir yana işsizliğin düşürülmesi, çalışanların ve emeklilerin durumunun iyileştirilmesi, tatminkar bir büyümenin sağlanması gibi rahatlatıcı icraatlar hayal oldu. Oy almak için verilen vaatlerin bir kandırmacadan ibaret olduğu gerçeği gün gibi ortada. Yapılan araştırmalar sonucunda vatandaşın 1Ocak-11 Eylül tarihleri arasında bankalara olan kredi ve kredi kartı borcu 23,3 milyar lira artarak 541,7 milyar liraya ulaştı. Bu araştırmanın ortaya çıkardığı gerçek, emeklilerin ve çalışanların büyük bir geçim sıkıntısı içerisinde kıvranmakta olduğu; borcu borçla kapatarak yaşamını idame ettirmeye çalıştığıdır. Açlık sınırının asgari ücretin üzerinde çıkması da ayrı bir vahim durum. Çözüm bekleyen sıkıntılar vatandaşı çaresizlik girdabına düşürmemeli, ciddiyetle ve acilen rahatlatıcı tedbirler alınmalıdır. Tahammül, günden güne tükenmeye başladı. Siyasetçi tutmayacağı sözleri verip halkın umudunu ümitsizliğe döndürmemeli, dünyasını karartmamalıdır. Ekonomide belirlenen hedefler tutturulmalı,toplumun itimadı kazanılmalıdır. Belirlenen hedeflerin çok uzağında kalmak toplumsal travmaya sebep olacağı gibi beraberinde bir çöküşü ve yıkımı getirecektir. Bunun sonucunda aile kurumu büyük bir darbe alacaktır. Mutluluk kavramı sadece öykülerde kalacak; hüzün, acı ve keder kaçınılmaz bir kader olarak hayatımızı istila edecektir. Bu tabloyu ortaya çıkaran siyaset kurumu çözümü bulmak mecburiyetindedir. Güzel bir ülkede umutlu, mutlu,sağlıklı, refah içerisinde güzel ve sorunsuz yaşamak bu necip milletin en doğal hakkı. Bu hakkı vermek ve yaşanabilir bir hayatı tesis etmek için lütfen el birliğiyle çare bulun, çözüm üretin. Bu sizden beklenilen bir lütuf değil, asla göz ardı edemeyeceğiniz başlıca görevinizdir.