“Düşünüyorum, öyleyse varım” demiş Descartes. Bu söz, Batı rasyonalizminin kurucu elementi olan felsefi sözdür. İnsanı diğer yaratıklardan ayıran önemli bir söz. Tanrı, insanoğlunu yaratırken o’na akı...

“Düşünüyorum, öyleyse varım” demiş Descartes. Bu söz, Batı rasyonalizminin kurucu elementi olan felsefi sözdür. İnsanı diğer yaratıklardan ayıran önemli bir söz. Tanrı, insanoğlunu yaratırken o’na akıl yanında zeka denilen değerli bir hazine de bahşetti. İnsanoğlu bu hazineyi kullanarak insanca yaşayabilir. Yaşadığımız toplumda çektiğimiz sıkıntıların temelinde özgür irademizi kullanmadığımız gerçeği yatmaktadır. Bu durum irademizi bir kişiye teslim etmemizden kaynaklanıyor. O bir kişi, bizim adımıza düşünür, konuşur, anlatır, yazar, karar verir.Bu kolaycılık kişinin işine gelebilir, çünkü olaylar karşısında irade beyan etmemenin rahatlığını yaşar.Adeta mürit-mürşit ilişkisi gibi. Mürit, her konuda mürşide tabi olur. Mürşidin iradesine uygun yaşayarak bu sayede cennete gideceğine inanır. Tıpkı Ortaçağ’ın “skolastik” zihniyeti gibi… Toplumlar düşünen, zihnini yoran, araştıran, sorgulayan ve üreten insanlar sayesinde uygar milletler arenasında hak ettiği yeri alır. Bu melekeleri kullanmayan kişiler insanlığa ve ülkelerine hiçbir fayda sağlayamazlar. Ülkemizdeki cemaat yapılanması içerisinde olanlar bu özelliğe sahiptirler. Araştırmayan, yorumlayamayan ve sorgulayamayan insanlar,orta seviyede din bilgisine sahip bir din adamının(!) iradesine tabi olurlar. “Aşırı ilgi, eşeği aslan olduğuna inandırır.” Sözü bu tip din adamları(!) için uygun bir mesaj içermektedir. Özgür düşünen bireyler, fikri ve ilmi üretim yaparak ülkelerine ve insanlığa hizmet edebilirler. Üretme, büyüme, gelişme, sosyal adalet, hakça paylaşım özgür iradenin varlığıyla gerçekleşir. Bilgi toplumu olabilmenin olmazsa olmazıdır özgür irade. Aklımızı kiraya verip düşük profilli insanların kuklası olmayalım.