Bugün (9 Eylül) 18 milyon 108 bin 860 öğrenci için ders zili çalıyor. Bu rakam, Türkiye’de örgün eğitim alan okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyindeki öğrencilerin resmi sayısı. Bu rak...

Bugün (9 Eylül) 18 milyon 108 bin 860 öğrenci için ders zili çalıyor. Bu rakam, Türkiye’de örgün eğitim alan okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyindeki öğrencilerin resmi sayısı. Bu rakam aynı zamanda Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde yirmi beşini ifade ediyor. Bu rakam, aynı zamanda Türkiye’mizin büyük bir genç nüfusa sahip olduğunun da ifadesidir. Bu kadar genç nüfusa sahip ülkemizde eğitim sistemimiz ne durumda? Eğitimcilerimizin sorunları nelerdir? Öğretmenlerimiz yaşamlarından memnun mu? Özlük hakları bugün ne durumda? Bu sorulara cevap vermeye çalışalım. Şunu da ifade etmeliyim ki otuz beş yılını eğitime bilfiil vermiş  bir öğretmen olarak bu hususlardaki görüşlerimi ifade edeceğim. Uzun yıllarını bu irfan ordusunun bir neferi olarak,  bu ordunun sorunlarını ve travmalarını bizzat yaşamışım. Bu hakikat ışığında görüşlerimi beyan edeceğim. Eğitim, bir milletin yarınlarının teminat altına alındığı bir olgudur. Uygar dünyada belirlenen hedeflere ulaşmada eğitimin rolü yadsınamaz. Medeniyet yolunun taşları ancak sağlıklı bir eğitimle döşenebilir. Ülkemizde sık sık değiştirilen eğitim sistemi, eğitimimizi yap-boz tahtasına döndürmüştür. Son yapılan değişiklik, eğer siyaseten desteklenir ve devamlılığı sağlanırsa şimdiye kadar yapılan hataları minimuma indireceği kanaatindeyim. Eksikleri olmasına rağmen öncekilere göre iyi düşünülmüş ve iyi hazırlanmış bir sistem olduğunu söylemek mümkün. Ancak, bu sistemin fiziki ve teknolojik olarak beslenmesi şart. Yoksa öncekiler gibi bu sistemle birlikte yetişmekte olan nesillerimiz de heba olacaktır. Öncelikle eğitimde ihtisaslaşmayı getirmemiz şart. İlköğretimin 4.,5. Ve 6. Sınıflarında güçlü bir rehberlik servisi tarafından öğrencilerimizin eğilimleri belirlenip bu eğilimleri doğrultusunda ortaöğretimde oluşturulan alanlarda öğretim almaları sağlanmalıdır. Kültür derslerine eğilimleri olmayan öğrencilerimizin meslek liselerinde yetenekleri doğrultusunda eğitim almaları sağlanmalıdır. Böylece iş hayatının ihtiyaç duyduğu kalifiye elemanlarının yetişmesi sağlanmış olacaktır. Diğer öğrencilerimiz akademik liselerde ilgileri doğrultusunda eğitime tabi tutularak yükseköğretime hazırlanacak ve böylece geleceğin dünya çapında bilim adamları, mühendisleri, doktorları, sanatçıları, sporcuları…yetiştirilecektir. Bu düşünceden hareketle akademik liseleri; güzel sanatlar lisesi, spor lisesi, sosyal bilimler lisesi, fen lisesi adları altında çeşitlendirerek gençlerimizin en iyi şekilde gelecek için yetiştirilmesi sağlanabilir. Tabii ki sistemin sağlıklı işleyebilmesi için özlük hakları, sendikal, ekonomik ve sosyal sorunları çözümlenmiş öğretmenlere ihtiyacımız vardır. Zira, öğretmenler eğitimin olmazsa olmazıdır. Unutulmamalıdır ki, genç neslin iyi yetişmesi öğretmenlerimizin elindedir. Bu yüzdendir ki Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk; “ Muallimler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” diyerek cumhuriyetimizi emanet ettiği Türk gençliğinin en iyi şekilde yetiştirilmesinin direktifini vermiştir. “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesillerin yetişmesi ancak ve ancak öğretmenler sayesinde olacaktır. Bu yüzden öğretmenlerimizin sendikal hakları dünya standartlarında ele alınıp düzenlenmeli, ekonomik sorunları siyasi mütalaaların dışında tutularak çözümlenmelidir. Muasır medeniyet seviyesini ancak bu sayede yakalayabiliriz. Bu vesileyle 2019-2020 eğitim ve öğretim yılında öğretmen ve öğrencilerimizin başarılı, sağlıklı ve sorunsuz bir yıl geçirmelerini diliyor; irfan ordusunu en içten duygularımla selamlıyorum.